8 Temmuz 2009 Çarşamba

ABD ve Rusya, Türklerin katledilmesini destekliyor!

Arslan Bulut

Nevşehir’den Erdoğan Şahin, Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’nin Çin devlet terörü ile katledilmesini bakın nasıl yorumluyor: “Sayın Bulut, malumunuz Fahri Korutürk, Cumhurbaşkanı iken Irak’a gitmişti. Türkmenler, ellerinde Atatürk afişleriyle ’hoş geldiniz’ gösterisi yapmaya çalışmışlardı. Korutürk, Iraklı yetkililere ’Bizim bu Türkmenlerle ilgimiz yok’ gibi laflar etmiş, kendisi döner dönmez akabinde Türkmen bölgesinde Türkmen katliamı yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, kayıtsızlığı ile Irak’taki Türkleri korumadığı gibi ateşe attırmıştı.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin’den dönmesinden hemen sonra Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan bu katliam halkası bana Korutürk’ün Irak ziyaretini hatırlattı. Acaba diyorum, Gül ve heyetindekiler Çinli yetkilerle nasıl bir görüşme yaptılar, ne tür beyanlarda bulundular ki Kızıl Çin yönetimi ’dostluk köprüsü’nü kana buladı. Bu katliam Türkiye’nin ve Devlet Başkanının hafife alınmış olduğunu gösteriyor. Bu durum bizim yürek yangımızı daha da ağırlaştırıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da bu ağırlığı hissediyor mu? Türk halkı olarak sayın Abdullah Gül’den açıklama ve girişim bekliyoruz.” * * *Tabii bu konunun aydınlığa kavuşması kaybedilenleri geri getirmez ama şu bir gerçek ki, Çin yönetimi bugüne kadar yaptığı nüfus kaydırmaları ile 60 yıl önce işgal ettiği Doğu Türkistan’daki Çinli oranını yüzde 4’ten yüzde 60’a çıkarmıştır. Nüfus üstünlüğünü ele geçiren Çin devleti, azınlıkta kalan Uygur Türklerini darmadağın etmek için düğmeye basmıştır. Uygur Türkleri, Türkiye’nin Cumhurbaşkanını kendi Cumhurbaşkanları olarak gördüğü için, Abdullah Gül’ün ziyaretiyle birlikte, onur kırıcı davranışlara tepki gösterme cesaretini bulunca Çin yönetimi beklediği fırsatı yakalamış oldu. Şimdi artık Urumçi’de binlerce Çinli, asker ve polisin desteğiyle ellerinde kasap bıçakları, kalın sopalar ve çivili demir çubuklarla Türk avındadır. Sokağa çıkan her Uygur Türkü saldırıya uğruyor. Sokaklar ’kafalarına tek kurşun sıkılarak’ öldürülenlerin cesetleriyle dolu. Katledilen Türklerin sayısı binlerle ifade ediliyor. Çin Komünist Partisi de gösterilerin sorumlularının idam edileceğini açıkladı. Bu arada, Türk özerk bölgelerini sindirmekle meşgul olan Rusya, Doğu Türkistan’daki olayların Çin’in “içişleriyle” ilgili olduğunu açıkladı. ABD ise Dışişleri Bakanı Clinton’ın ağzından “endişeli” olduğunu bildirdi. Hollanda’da ise Uygur Vakfı, Hollanda polisinin, Doğu Türkistan’da meydana gelen olayları kınamak amacıyla Lahey’de Çin Büyükelçiliği önünde düzenlenen protesto gösterisine katılanlara karşı “insanlık dışı” davrandığını açıkladı. Yani 12 Eylül öncesinde milliyetçilerin kullandığı, “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin, her şey Türk tarafından, Türk’e göre, Türk için” sloganında ifadesini bulan bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Katledilenler Türk olunca, konu “Çin’in içişleri” oluyor! * * *Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç ise Çin mallarına karşı kapsamlı bir boykota hazırlandıklarını söyledi. Bir okurumuz da “Hangi iktidar var ki kendi yönetimi altındaki topraklarda bayrağını indirtsin? Tatvan’da bayrağı ortadan kaldırmak isteyenleri seyredenlerin Çinli çekirgelere karşı durmasını beklemiyorum! Bugünden itibaren şeref sözü veriyorum, alacağım can ilacı bile olsa Çin malı satın almayacağım” diyor. Tabii bu tür protestolar önemlidir ama katliamı durdurmaya yetmiyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise neden sonra lûtfen konuştu ve “2009-2010 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aynı zamanda geçici üyesiyiz. Bunun gereğini bizler de bu platformda da gündeme getirmek durumundayız ve getireceğiz” dedi. Peki ama ne zaman? Katliam devam ediyor!

One minute! Türklerin insan hakları yok mu?

Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Çin ziyaretinin hemen ardından ve ABD ile Rusya’nın “küresel ortaklık”tan söz ettikleri günlerde, Çin’de Uygur Türkleri kışkırtmalarla sokağa döküldü. Bu olaylardan bir ay önce de Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakıyev’i Bişkek’teki Amerikan üssünün ülkede kalması için ikna etmişti. Manas havaalanındaki üs, sadece Afganistan’ı kontrol etmek için değil, Çin’e yönelik istihbarat çalışması için de kullanılıyor. * * *Ajanslardan gelen bilgilere göre Urumçi’de dün de göstericilerle polis arasında çatışmalar çıktı. Sadece Urumçi’de 1434 kişinin tutuklandığı, protesto gösterilerinin başka şehirlere de sıçrama ihtimali bulunduğu bildirildi. Kaşgar, Yili ve Aksu şehirlerinde de durum gergin. Reuters Ajansı’nın yerel gözlemcilere dayandırarak verdiği haberde ise, polisin Uygurlar’ın yaşadığı yerlerde ayrım gözetmeden şiddet uyguladığı bildirildi. Polisin, Uygurlar’ın evlerine de girdiği belirtilen haberde, özellikle gençlerin tutuklandığı ifade edildi. Pekin yönetimi, olaylarla ilgili olarak Uygur Amerikan Derneği Başkanı Rabia Kader’i kışkırtıcı olmakla suçluyor ve Kader’in “Doğu Türkistan İslami Hareketi” adlı örgütle bağlantılı olduğunu ileri sürüyor. Rabia Kader ise suçlamaların doğru olmadığını belirterek, kendisinin yalnızca Çin’deki ailesini protesto hareketlerinden önce uyardığını söyledi. Protesto eylemlerinin yapılacağını İnternet’teki Uygur ve Çin sitelerinden öğrendiğini belirten Kader, ailesinden birinin bu olaylar içinde yakalanması durumunda işkence göreceğinden endişe ettiğini bildirdi. Çin Dışişleri Bakanlığı, Urumçi’de yaşananların “barışçı gösteri olmadığı” ifadesini kullanırken Sincan Uygur Özerk Bölgesi Başkanı Nur Bekri, Urumçi’deki olayların, “yurt dışındaki güçler tarafından kışkırtılan ve yurt içindeki güçlerce uygulanan planlı ve organize bir şiddet olayı” olduğunu iddia etti. Bölgedeki etnik çatışmaların ardından gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi. * * *MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP hükümetinin ‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki yaşanan olaylar karşısındaki tutumunu eleştirerek, Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığına çağrılarak protesto girişiminde bulunulmamasının gaflet olduğunu söyledi. Bahçeli, “Gazze ve Filistinliler konusunda şov yaparak söylemediğini bırakmayan, Hamas’ın gönüllü avukatlığına soyunan ve Davos sahte kahramanlığını siyasi ranta çevirme hesapları peşinde koşan Başbakan’ın Uygur Türklerinin katledilmesi konusunda sessiz kalmasının derin sebeplerini Türk milleti elbette takdir edecektir” dedi. Anadolu Ajansı ise “Edinilen bilgiye göre olayların başlamasından itibaren Bakan Davutoğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı sürekli olarak bilgilendirdiği belirtilerek, diplomatik olarak olayların durdurulması için çözüm yolları arandığı kaydedildi. Erdoğan’ın talimatıyla Dışişleri Bakanlığı’nın gece de yoğun mesai sarf ettiği öğrenildi” diye bir haber yayımladı! * * *Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş da “Her fırsatta insan haklarından, dünya barışından dem vuranların söz konusu Doğu Türkistan olunca sergiledikleri bu sessizlik ayrıca manidardır” dedi. Bağımsız Doğu Türkistanlılar Birliği Genel Başkanı Abdülmecit Avşar ise, Cihan Haber Ajansına, “Büyük devletler ve barış örgütleri katliamı durdurmak için acilen harekete geçmelidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Filistin’deki zulmüne karşı Davos’ta yaptığı çıkışın benzerini burada da yapmalıdır ve kardeşlerimizi katleden Çin’e ‘One minute’ demelidir” diye açıklama yaptı.

Doğu Türkistan'ın namusu bizim namusumuzdur!

Yaklaşık 30 milyon Türk’ün yaşadığı, kurdukları devletler ile “uygar” lık kavramının türemesine yol açan Uygur Türkleri’nin ve bütün Türklerin vatanı olan Doğu Türkistan, Türk Dünyası’nın en sancılı bölgesi. Çin devleti, bölgede uzun yıllar nükleer denemeler yaptı ve Türk çocuklarının sakat doğmasına yol açtı. Yine hamile Türk kadınlarının çocuk doğurmaması için vakumla cenin alma yöntemi uyguladı. Bunlar yetmezmiş gibi bölgeye Çinli nüfus yerleştirerek Türkleri kendi vatanlarında azınlık durumuna düşürmeye kalkıştı. Doğu Türkistanlı aydınlar, Çin tarafından, dünyaya aşırı İslamcı, El Kaideci gibi tanıtılmaya başlandı, bütün Doğu Türkistan kuruluşları uluslararası terörist ilan edildi. 2004 yılı sonunda Doğu Türkistan’da bütün okullarda Türk dili yasaklandı.Orta Asya’daki Türk devletlerinden hiçbiri kendilerine sığınan Doğu Türkistanlılara yardım etmediği gibi Çin’in gücünü dikkate alarak onlara baskıda bile bulundu ve idam edileceklerini bile bile bazı aydınları Çin’e iade etti. Bugüne kadar 200 binden fazla Doğu Türkistanlı genç idam edildi. Komünist dönemden bugüne kadar toplam 600 bin Türk katledildi ama kimse bu soykırımdan bahsetmiyor.
* * *
Türkiye’de Doğu Türkistan konusunda milliyetçiler arasında güçlü bir bilinç vardı. Çin ile silah teknolojisi konusunda sürdürülen görüşmeler yüzünden Türkiye’de bu bilinç sahipleri baskı altına alındı. Hatta, Doğu Türkistan meselesini Türk kamuoyuna duyuran MHP’de bile bir bilinç kaybı yaşandı. MHP’nin iktidar ortağı olduğu dönemde, Doğu Türkistan’da Türklere zulmedilirken, Çin Devlet Başkanı Zemin’e Türkiye adına madalya verilmesi yüzünden partide büyük sorunlar çıkmıştır. Çin’de bu politikalar uygulanırken 2003 yılında AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çin gezisinde Başbakan Zhu Rongji’ye “Türkiye olarak, mevcut bir politikamız var: Tek Çin anlayışını destekliyoruz. Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir tereddütü yok, saygısı var” dedi. Erdoğan, sanki Türkiye toprakları şahsi malıymış gibi Çinliler’e Türkiye’de istedikleri yerde tahsis edilecek bir toprakta serbest ekonomik bir Çin kenti kurmalarını önerdi!Türkiye’deki bu zafiyet yüzünden ABD konuya el attı ve Çin’i sıkıştırmak için “Sürgündeki Doğu Türkistan hükümeti” nin kurulmasını sağladı. Amerika’nın hedefi, Çin’de de turuncu devrim yapmak, bu hedef için Türkleri ayaklandırmak olabilir ama Çin de Türkleri ezerek kendi bindiği dalı kesiyor.
* * *
Son olaylar 2005 yılından itibaren Çin hükûmetinin binlerce Türk kızını, Doğu Türkistan’dan alarak, Çin’in iç bölgelerine çalışmaya göndermesiyle başladı. Bu kızlara gittikleri yerlerde hor davranıldı. Türk kızları taciz edildiler, fuhuşa sürüklendiler! Maksat, Türk ailesini, Türk dilini ve kültürünü ayakta tutan Türk kızını vatanından uzaklaştırarak Türk erkeklerinin Çinli kızlarla evlenmesini sağlamak, böylece Doğu Türkistan’ı tamamen Çinlileştirmekti. Son olaylar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin ziyareti sırasında Çin iç eyaletlerinden Guandong’un Şao Güan şehrindeki bir oyuncak fabrikasına zorunlu işçi olarak götürülen Türk kızlarının taciz edilmesi iddiası ile başladı. Çin hükûmeti, Türk kızlarının namusunu korumak için sokağa dökülen Uygur Türklerini katlediyor. Türk Medeniyeti’nin beşiği olan Kaşgar, Urumçi ve Hotan’da Türk kanı dökülüyor. Erdoğan hükûmeti, Gazze’ye gösterdiği hassasiyeti, Doğu Türkistan’a da göstermeli ve doğrudan Çin hükûmeti ile görüşerek, Türklerin can ve mal emniyetinin sağlanmasını istemelidir. Doğu Türkistan’daki Türklerin namusu bizim namusumuz değil mi dostlar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder