20 Temmuz 2009 Pazartesi

Çin'in ikilemi, Uygurların dramı


Bülent Aras-Sabah-20.7.2009

Hey, fakir Uygur, uyan, uykun yeter, Sende mal yok, şimdi giderse can gider.1933'te isyan hazırlığı suçu ile Çin askerleri tarafından idam edilen Uygur şairi Abdulhalık Uygur halkına bu dizelerle sesleniyor. Aradan geçen 80 yıla yakın zaman Doğu Türkistan'da bir şey değiştirmedi. Çin mümkün olan en sert tedbirlerle acımasız şekilde terör ve ayrılıkçılıkla mücadele ettiğini öne sürmekte. Uygurlar ise yaşam mücadelesi vermekteler. Çin'de resmen kabul edilmiş 55 etnik grup var. Nüfusun yüzde 8.5'ini oluşturuyorlar. Yüzde 90 oranında sınır bölgelerinde yaşıyorlar. Çin'de Han Çinlileri merkezli Çin milliyetçiliği ve aynı etnik grup merkezli devlet söylemi bu etnik çeşitlilikle sağlıklı bir ilişki kurmada başarılı değil. Çin yönetiminin azınlıklar politikasında en fazla zorlandığı konu Uygurlar. Uygurların problem olarak algılanmasının çeşitli sebepleri var. Uygurlar nüfus çoğunluğuna sahip olmamalarına rağmen, Sincan'ın dominant topluluğu ve bu idari yapıda bir arada yaşıyorlar. Nüfusun ezici çoğunluğu Müslümanlardan oluşuyor. Orta Asya'daki komşu ülkelerde yerleşik Uygur topluluklar var. Uygurlar bağımsızlık arayışları ile dolu bir tarihe sahipler. Çin yönetimi Uygurların direnişini radikal İslam, az gelişmişlik ve uluslararası terör ile ilişkilendirerek ulusal birliğe ciddi bir tehdit olarak sunuyor. Uygurların ancak yardım edilerek düzeltilecek bir durumda olduklarını söyleyen bir doğu oryantalizmi ile karşı karşıyayız. Dönemin Sincan Parti Sekreteri Wang Lequan 2002'de Uygur dilinin bilim ve teknoloji eğitimine izin vermeyen ilkel bir dil olduğunu, Uygur gençlerin Han Çinlileri karşısında dezavantajlı konuma düşmemeleri için Çince öğrettiklerini söyleyerek yukarıdan bakışı ortaya koydu. Çin, kalkınma planı bahanesiyle Sincan'a Han Çinlilerinin göçünü teşvik ediyor. Bu bölgeye yapılan yatırımlar göçü kolaylaştırıcı ve göç edenleri ekonomik anlamda kayırıcı bir nitelik taşıyor. Uygurların kendilerini dini ve kültürel açıdan ifade etmesi zorlaştırılıyor. Uygur diline konulan yasaklarla birlikte bu tedbirler Uygur kimliğini ortadan kaldırmayı hedefliyor. Kentsel dönüşüm adı altında Uygurların tarihi mirası tahrip ediliyor. Uygurların yoğun yaşadığı yerlerdeki çevre sorunları ve su sıkıntısı devam ediyor. Uygur muhalefeti şiddet içermiyor Uygur muhalefeti şiddet içermeyen ve gündelik yaşantı içinde direnişi benimseyen bir nitelikte. Çin küçük çapta olaylar dahil olmak üzere bütün fırsatları kullanarak Uygur muhalefetini Bin Laden ya da Orta Asya'daki İslamcı gruplarla birlikte göstererek bir terör söylemi oluşturmaya çalışıyor. Bu yolla uluslararası toplumdan Sincan'da yaptıkları için açık çek almayı umuyor. Ancak Sincan'da dünyanın gözleri önünde yaşanan dram Çin'in politikalarını sorgulanır hale getirdi.Çin yönetimi kendi eliyle Sincan'da bir güvenlik ikilemi oluşturdu. Ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak için Uygur ayrılıkçılığı ve terörü olarak tanımladığı tehditle mücadele ediyor. Ancak bu mücadele Uygur toplumunun güvenliği rağmına yapılıyor ve Uygur kimliğini yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor. Tehdit altındaki Uygurlar kimliklerine daha fazla sarılarak ve sosyal dayanışmayı artırarak cevap veriyorlar. Han Çinlilerine dayalı milliyetçilik ve devlet yapısının güçlü ve kendinden emin bir görünüm verdiği doğru. Ancak bu anlayış Uygurlar ile merkezi yönetim ve Sincan bölgesi özelinde Uygurlar ile Han Çinlileri arasındaki sorunları derinleştiriyor. Ayrıca 11 Eylül rüzgârı ile uluslararası toplumu arkasına alan Çin, 5 Temmuz olayları ile güvenilirliğini kaybetmenin eşiğine geldi. Çin'in Uygurlara yönelik şiddeti ve dışarıdan aktörleri suçlayan üçüncü dünyalı tavrı, başta ABD olmak üzere dış dünya ile ilişkilerini kötüleştirebilir. Çin ürünlerine ambargo çeşitli ülkelerde toplumsal düzeyde gündeme getiriliyor. Dışarıda reelpolitik, içeride baskı ile bu sorunun üstesinden gelmek mümkün değil. Kısır döngü bir şiddet sarmalı içinde devam edecek. Çıkış yolu etnik çeşitliliği dışlamayacak geniş çerçeveli bir yurtseverlik anlayışını yaygınlaştırmaktan geçiyor. Bir müddet daha bu tercihi yapma imkânı olacak. Ancak bu fırsat değerlendirilmezse Uygurlara yaşatılan bu dramın bir noktadan sonra önlenemez sonuçlar doğuracağını öngörmek zor değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder