10 Temmuz 2009 Cuma

ÇİN, UYGUR KIZLARINI FAHİŞELİĞE ZORLUYOR!

Çinlilerden işkence gören bir Uygur bulmam çok zor oldu. Bana anlattıkları bir gün farkedilse ortadan kaybolacağını çok iyi bilen Uygur, nasıl konuştu bilmiyorum. Anlattıkları dehşet verici: “Bir gün otomobille gelip sokaktan beni kaldırdılar. İki kişi koluma girdi.
Biri kafama ceketimi geçirdi. Beni zorla otomobile soktular. Başımda ceket olduğu için beni nereye götürdüklerini göremedim. Götürüldüğüm yer polis karakolu değildi. Karanlık bir binaydı. Sokulduğum oda işkence odasına benziyordu. Bana iki gün durmadan işkence yaptılar. Gözümü açtıktan sonra gözüme projektörle ışık tuttular. En çok sordukları soru: “Türkiye’de kimi tanıyorsun?” oldu. Türkiye’ye giden herkese işkence edip orada tanıdıklarını öğrenmeye çalışıyorlar. İşkence izi bırakmamak için özel plastik sopa kullanıyorlar. Öyle dövdüler ki bugün bile acıdan yürürken kıvranıyorum.”
Çin gizli servisi, Türkiye’deki olimpiyatları protesto yürüyüşlerine katılanlarla Sincan’dakilerin ilişkilerini saptamaya çalışmıştı.
Sincan’da anladığım kadarıyla en büyük suç Türk olmaktı: “Cinayet işlemek bile daha hafif bir suç. Burada devlet ihalelerine fesat karıştıranlara idam cezası veriliyor. Her yerde nüfus geçerli ve devlet dairelerine hile, rüşvet var ama ihalelerde yolsuzluk yapıp devleti aldattın mı kurtuluş yok. Türk’üm demek de böyle büyük bir suç.” Uygur, pantolonunu sıyırıp acı içindeki ayaklarını gösterdi ama hiçbir işkence izine rastlayamadım. Çinliler, yaptıkları baskı gibi işkencelerini de saklamayı çok iyi biliyorlardı. Biz konuşurken Uygur’un kardeşi yanımıza geldi ve kardeşini uyardı. “Delimisin sen. Sana yüzbin defa söylemedim mi eceline mi susadın. Söylediklerini duyarlarsa seni yaşatmazlar”
Birçok Uygur, Çin baskısına dayanamayarak sınırlardan Pakistan ve Afganistan‘a kaçmayı deniyordu ama Çin güvenlik kuvvetleri acımasızdı. Sınıra yaklaşanları gözünün yaşına bakmadan kurşunluyordu. Çinli makamlarla işbirliği içindeki Pakistan, birçok kaçak Uygur’u iade ettiği Sincan’da sevilmiyordu.Sincan’dan dışarı kaçanların ve idam cezasıyla öldürülenlerden Uygur ailelerinin haberleri pek olmuyordu. Aşırı dinci oldukları iddiasıyla asılan Uygurların oranı yüzde 90’sa, eroin, cinayet, rüşvet suçlarından asılanların sayısı yüzde 10 olarak tahmin ediliyordu.
Televizyonlar bu asılacakların çok azını gösterdiğinden ailelerin yakınlarının ölümlerinden haberi olmuyordu. Bu yüzden asılan Uygurların cenazesini alacak kimse çıkmıyordu. Hotan’da anayoldan görülmeyen düz tepelerde dar ağaçları bulunuyordu. Asılanlar morga gönderildikten sonra organlarının doktorlar ve polisler tarafından satıldığı bana anlatılan iddialar arasında yer aldı.
GENÇ UYGUR KIZLARI FAHİŞELİĞE İTİLİYOR
İsveç’te yaşayan Uygur Kaiser Özhun ve Sincan’da Nükleer tesislerde çalışmış Dr Enver bana Londra’da evlenmemiş 16-25 yaşlarındaki genç Uygur kızlarına Çinlilerin evlenme izni vermeyerek iç bölgelere göçe zorladıklarını ileri sürmüşler ve 900 bin Uygur kızının Sincan’dan başka bölgelere gitmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdi. Ben bu iddiayı kanıtlayacak hiçbir ipucuna rastlamadım. Bence 900 bin , direnişçiler tarafından çok abartılmış bir rakam.
Ürimçi’de bulunduğum iki hafta gece kulüplerinden çıkmadım ve genç Uygur kızlarının zoraki iç bölgelere göçe zorlandığı iddialarını araştırdım. Yaşları 16-24 arasında değişen 40-50 Uygur kızıyla tanıştım fakat 900 bin bekar Uygur kızının zorla göçe zorlandıklarını ortaya koyan bir kanıt yoktu. rastlamadım.
Üç yıl iç bölgelerde kaldıktan sonra 30 bin Yuan yapıp Ürimçi’ye dönen bir kız buldum. O da para yapmak için Ürimçi’yi terketmiş, sonra geri dönmüş ve yaptığı parayla Kapalıçarşıda dükkan açmıştı.. Kızların hiçbiri Çinlilerin “Burayı terketmezsen sana burada evlenme izni vermeyiz” tehdidinden bahsetmedi. Belki de korkup söyleyemediler.
Sadece bir Uygur, bana şunları söyledi: “Her yıl 5 bin Uygur ortaokul, lise, üniversite öğrencisi taşradan toplanıp iç bölgelere okutma bahanesiyle gönderiliyor. Aileler fakir, çocuklarının okuyup, Çince öğrenip hayatlarının kurtulmasını istiyor. “İyi Çince öğrenirsiniz, hayatınız kurtulur” denen 10-11 yaşındaki çocuklar, iç bölgelerde askeri kamp gibi yerlere kapatılıyorlar. Bir daha anne babalarını göremiyorlar ve büyüyünce Sincan’a dönmüyorlar. Genç kızlar , Ürimçi’deki İşçi Bulma Kurumları tarafından toplanıyordu. Cazip para tekliflerine kanan kızlar önce şehirde iki gün misafir edildikten sonra iç bölgelerdeki fabrikalara veya barlara gönderiliyordu.
Sincan’da genç kızların çoğu işsizdi ve iş bulamıyorlardı. İki çocuklu ailelere “Çocuklarınızdan birini verin” deniyordu :” İki çocuktan birini alıp götürüyorlar. Ailenin “hayır” deme şansı olmadığından, rüşvet yedirenlerimiz oldu. 5 yıl ailelerinden kopan kızlar, döndüklerinde zaten ailelerinden kopmuş oluyorlar. Gittikleri yerler askeri okul gibi yerler. Buralarda beyinleri yıkanıyor. Adayları bekar kızlardan seçiyorlar. Madem eğitim vermek istiyorlar, neden evli kadınları seçmiyorlar?. İç bölgelere giden kızların çoğu sonra memlekete dönemiyor”
Sincan’ı terkedip Pekin’de lokantalarda çalışıp sürünen çok Uygur kızına Pekin’de rastladım ama bu kızların çoğu internette tanıştıkları Uygur gençleriyle evleniyorlardı İddia edildiği gibi dolgun kadınlara meraklı zengin Çin erkeklerinin pençesine düşen Uygur kızlara hiç rastlamadım.
Kızlar kendi rızalarıyla para yapmak ve meslek kazanmak için iç bölgelere kendi rızalarıyla gitmişlerdi. Sorunlu bir Uygur kızına rastlamadım ama Uygur kızlarının fahişeliğe teşvik edildiklerini rahatlıkla söyleyebilirim.
Kaldığım lüks otellerde bir kat kızlarla eğleneceklere ayrılmıştı. 500-700 Yuana tutulan özel odalarda DVD ile müzik şovları izleniyor veya dışardan şarkıcı getiriliyordu. 100 Yuana kiralanan kızlarla da alem yapılıyordu. Kızlar o kadar boldu ki.
Uygur kızları çok makbuldu. Tahta vücutlu Çin kızlarına kimse itibar etmiyordu. Araştırmam gereği bu katlara gittiğimde bu katlarda erkeklere hizmet den kızların çoğunun Uygur kızı olduğunu üzülerek gördüm. İki yıl önce Çinli hayat kadınlarının sayısı daha fazlaydı. Şimdi Uygur kızları ağır basıyordu. 200 Yuana otel odalarına çıkıyorlardı.
Çinli patronlar, işçisi Uygur kızlarına “Misafirim var. Bu akşam bizle geleceksin” dediğinde kimse itiraz edemiyordu. Gitmese işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Uygur kocalar bile karıları işlerini kaybetmesin diye ses çıkartamıyorlardı.
Herşey bu localarda bitiyordu: “iş, rüşvet, terfi” İhaleye fesat karıştırmanın cezası idam olan Çin‘de rüşvetler patronun karısına teklif ediliyordu.
Fahişeliğe teşvik Sican’da suç değildi..
Ramada Oteli’nde kalırken odama gelen Arzugül adındaki Uygur kızı tam bir profesyonel sokak kızı olmuştu. Erkekleri eğlendirirken en ufak bir utanç duymuyordu. Otelin resepsiyonundakiler, kızın gelip lobide erkek avlamasına itiraz etmedikleri gibi ona müşteri bulmakta yardımcı oluyorlardı. Kaç paraya erkeklerle ilişki kurduğunu öğrenmek istediğimde Arzugül tıpış tıpış odama gelip 200 Yuana benle geceyi geçirebileceğini söyledi.Bu arada her gece saat 22 civarlarında odamın telefonu çalıyor ve çok az İngilizcesi olan bir kız “Masaj ister misin?” diye soruyordu.
Çinli zengin erkekler, Uygur kızlarını değişik bulduğundan göğüssüz Çinli kızlara tercih ediyordu. Hatta bu yüzden başta Pekin olmak üzere iç bölgelerden ağustos, eylül, ekim aylarında Sincan’a seks turları düzenleniyordu. Cuma günü seks partilerine katılmak için iç bölgelere gidip pazar akşamı dönen Uygur kızları da gördüm.
Kapalıçarşıda tanıdığım beş vakit namaz kılan Uygur kızları, otellerde erkeklere servis yapan Uygur kızlarıyla büyük tezat teşkil ediyordu.
Bir akşam Pakistan lokantasının yanındaki lokantaya davetliydim. Burada oda oda servis yapılıyordu. Kızları başkaları görmesin diye oda sistemi geliştirmişlerdi. Beni yemeğe davet eden Uygur, telefonla bize hosteslik etmeleri için üç kız çağırmıştı. Gelen kızlar 18 yaşlarında Uygur kızlarıydı. Adile Kapalıçarşıda çalışıyordu., Nadide Rusça tercümanlık yapıyordu, Raziye Sincan Üniversitesi’nde öğrenciydi. Gelip masadakilerle tek tek dans ettiler ama tüm ısrarlara rağmen içki içmediler. Hiçbiri, zorla iç bölgelere göçe zorlandıklarını kabullenmedi. Genç kızların zorla göçe zorlandıkları iddiası belki de dışardaki rejim karşıtları tarafından çıkartılmıştı.Sincan’da öğrendiğime göre göçe zorlanan tüm kızlar, ortada kanıt kalmasın diye olimpiyatlardan önce iç bölgelerden Sincan’a geri gönderilmişlerdi. Sadece ikametleri olanlar geride kalmıştı.
(…….)
FARUK ZABCI/ LONDRA
HÜRRİYET
Beni kulüplere götüren Uygur’a “Bu nasıl baskı. Kimse baskı altında değil. Bu manzarayı gören Çinlilerin Uygur halkına nasıl baskı yaptığını söyleyebilir? Biz bile Türkiye’de bu kadar çılgınca eğlenemiyoruz. Üstelik hani 20 Uygur’un biraraya gelmesi yasaktı?” diye sorduğumda aldığım yanıt ilginçti: “Çinliler, bizi böyle eğlenmeye teşvik ediyorlar. Neredeyse madalya verecekler. Şarkı söyle, içki iç, dans et. Herşeyi yap yeterki politikaya bulaşma.”
Konuştuğum birçok Uygur, Çin’in genç kızları ve kadınları baştan çıkartarak benliklerinden uzaklaştırdığını iddia ettiler. Victoria, Caspian gece kulübü gibi gazinolarda Uygur kadınlarının kendilerini nasıl dağıttıklarını görünce söylenenlere hak verdim.
GAZETECİ FARUK ZABCI’NIN İZLENİMLERİNİ OKUYABİLİRSİNİZ…
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12031174.asp?gid=229

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder