9 Temmuz 2009 Perşembe

Biz ağlıyoruz Batı gülüyor


EMİN SUAT PAZARCI
9.7.2009
Doğu Türkistan'da tam bir insanlık dramı yaşanıyor. Uygurlar katlediliyor, camiler yanıyor, devlet destekli Çinliler sokaklarda Uygur avı yapıyor...Urumçi'de, Uygur Türkleri evlerinde hapis. Ekmek almak için bile dışarı çıkamıyorlar.Zaten alış-veriş yerlerinin büyük bölümü kapalı. Ayrıca, kapısının önüne çıkan, öldürülme tehlikesi ile karşı karşıya.Bazı bölgelerde ise, Uygurlar ile Çinliler arasında çatışmalar devam ediyor. Asker ise, olayları bastırmak için orantısız bir güç kullanımı içinde. Çin'de öyle bir yönetim var ki...Kendi soyundan olan Çinlilere bile acımıyor.

Geçmişte yaşananlar ortada. Tianenman Meydanı'nda kendi insanını tanklar altında ezdi. Üniversite öğrencilerini yok etti. Yönetim, yıllardır "kafasını kaldıranı, ezer, öldürürüm" politikası uyguluyor. Kıpırdayanı ve sıkıntı vereni de gerçekten yok ediyor.Son olaylarla ilgili olarak alınan karar tüyler ürpertici. Çin Komünist Partisi, Urumçi Olayları'nın sorumlularının direkt idam edileceklerini açıkladı. Demek ki, daha yüzlerce Uygur Türkü daha katledilecek. Sorgusuz sualsiz darağaçlarında sallandırılacak. Çin'de insan en değersiz varlık. İnsan hakları, bugün bile Çin sınırlarından içeri girebilmiş değil. Baştaki yönetim, milyarlık nüfusuna asgari bir geçim sağlıyor. Onlardan dilediği gibi yararlanıyor. Elindeki bu insan malzemesini de batıya karşı bir güç gösterisi olarak kullanıyor.ABD ve AB'nin hedefi ise, Çin'in iç dengelerini bozmak, içeride kargaşa ve huzursuzluk çıkarmak. Batı, Çin'e yönelik olarak destabilazyon politikası uyguluyor. Bu gerçek ışığında bakıldığında, batılı ülkelerin Doğu Türkistan'daki can kaybından rahatsız olduğu söylenemez.Biz üzülüyor, kan ağlıyoruz. Onlar memnun.Biz olayların dinmesini, Urumçi'de daha fazla kan dökülmemesini istiyoruz. Onların umurunda bile değil. Çin'deki karışıklığa bakıp, zevkten ellerini ovuşturuyorlar!
***Çin'den dünyaya yayılan fotoğraflar, "insanlık nerede" dedirtecek cinsten. Üstelik, bunlar yaşananların sadece küçük bir kesiti.Belli ki çok daha vahimleri var!Batı ise sadece seyrediyor. İşte bu yüzden Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu dün bir açıklama yaparak, bu tavrı eleştirdi:- Umarım balina ölümlerinde seferber olan insanlık, Doğu Türkistan'daki binlerce insanın ölümünü de önemser!Oysa, batı yine kılını kıpırdatmadı...Hemen BM Güvenlik Konseyi'ni toplamak kimsenin aklına gelmedi. Başbakan Erdoğan da dün yaptığı açıklamada, BM Güvenlik Konseyi'nin sorumluluğunu hatırlatmak zorunda kaldı.Doğu Türkistan, Çin'in yumuşak karnı...Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı ve Gökbayrak Dergisi Yazı İşleri Müdürü Ebubekir Türksoy da aynı kanaatte. "Biz yıllardır tekrarlayıp duruyoruz" diyor:- Batılı ülkeler, Doğu Türkistan'ın yapısını kullanmak istiyorlar. Onlar için önemli olan büyüyen bir Çin'in önünü kesmek ve zayıflatmak. Yoksa Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türklerini düşündükleri yok.Ardından ekliyor:- Doğu Türkistan'ın 35 milyon nüfusu var. Büyük bir kitle. Burada yaşayan insanlar, bağımsızlık tutkusu içindeler. Batı bunu kullanmak istiyor. Çin'in bu tür çatışmalarla karşı karşıya kalması batının işine geliyor.Ve son sözünü söylüyor:- Biz yıllardır böyle bir çatışmanın batının işine geleceğini söylüyorduk. Maalesef korkulan oldu.Doğu Türkistan , kısır bir döngü içinde... Çin, yıllardır Uygurları yok etmeye çalışıyor. Batı da Uygurları kullanmayı hedefliyor.Bölgedeki en ufak bir hareketlenme, Çin'in ekmeğine yağ sürüyor. İnsanlık rafa kaldırılıyor. Büyük bir vahşet sergileniyor. Sonuçta, Uygur Türkleri telafisi mümkün olmayan büyük zarar görüyor.Uygur Türkleri haklı olmasına haklılar da... Bu haklarını ararken, kendilerini kimseye kullandırmamak, son derece dikkatli ve itidalli davranmak zorundalar.

Doğu Türkistan'da katliam var
8.7.2009

Olayları doğru çözebilmek için öncelikle bir noktanın altını çizmek lazım. Doğu Türkistan, Çin'in işgali altındaki tarihi bir Türk bölgesi. Anadolu'da yaşayan bizlerin de ana yurdu. Bugün olayların yoğun yaşandığı bölgede 1933'te, Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti vardı. Ancak yaşatılmadı. Doğu Türkistan Türkleri, 1944'de de Osman Batur'un liderliğinde ayaklandılar. Kuzey Bölgesi'nde Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. 1949'daki komünist işgali ile birlikte, o da yok edildi. O günden bu yana insanlık dışı bir asimilasyon politikası uygulanıyor... Resmi rakamlar ortada: Komünist Çin işgalinin gerçekleştiği 1949'da, Başkent Urumçi'de sadece yüzde 4 Çinli vardı. Bugün Çinli nüfus yüzde 80'e çıktı. Maden bölgelerinde yeni kentler inşa edildi. Tamamına Çinliler yerleştirildi. Geçmişte yüzde yüz Türk şehri olan Kaşgar gibi bölgelerde Türklerin oranı yüzde 50'ye düşürüldü. Mao ve komünizmin getirdiği sıkıntılar, Doğu Türkistan'da çok ağır yaşandı. Önce toprak inkılabı yapılıp, topraklar devletleştirildi. Sonra buralara Çinliler getirilip yerleştirildi. Çinliler bir sıkıntı çektiyse, Uygurlar bin sıkıntı ile karşı karşıya kaldı. Çin, 2003 yılından sonra yeni bir politika yürürlüğe soktu. Çin'in çeşitli bölgelerindeki fabrikaların yanında toplama kampları benzeri yatakhaneler inşa etti. Kız erkek ayırt etmeden Doğu Türkistan'daki gençleri toplayıp, buralara götürdü. İnsanlık dışı şartlar altında boğaz tokluğuna çalıştırmaya başladı. Bu fabrikalarda bedavaya çalıştırılan Türk gençlerinin sayısı 300 bin civarında.
***İşte, son olaylar da toplama kamplarını andıran bu yatakhanelerin birinde başladı. 26 Haziran'da fabrikada Çinliler tarafından Uygur kızlara sarkıntılık yapıldı. Tepkiler üzerine kavgalar çıktı. Aynı günün akşamı da Uygur Türklerinin kaldığı yatakhane basıldı. Resmi rakamlara göre 12 kişi öldü. Saldırıya uğrayanların verdikleri bilgiye bakılırsa, 300 Uygur katledildi.Önceki gün, Urumçi'de toplanan Uygurlar bu olayı protesto etmek istediler. Çin yönetimi buna bile tahammül edemedi. Uygurlara silahla müdahalede bulundu. Yüzlerce kişi öldü. Dün de Çinlilerle Uygurlar arasında çatışmalar başladı. Olaylar, güvenlik güçlerinin kontrolünden çıkmış durumda. Bölgeden sağlıklı haber alınamıyor. Telefon ve internet tamamen kesik. Sadece birkaç uydu telefonu çalışıyor. Onları kullananlar da evlerinden çıkamadıkları için verdikleri bilgiler sınırlı. Son gelen bilgilerden biri, Uygur gençlerinin kaldığı üniversite yatakhanesinin basılması. Burada Çinlilerin delici ve kesici aletlerle çok sayıda üniversite öğrencisini katlettiği belirtiliyor. Ancak, sayı belli değil. Uygur Türkleri, büyük bir katliam tehlikesi ile karşı karşıyalar. Bir yandan güvenlik güçlerinin ateşi altındalar; diğer taraftan Çinlilerin saldırısıyla imha edilmeye çalışıyorlar.
***Belgede gerçekten de kaygı verici gelişmeler var... Çin, bu tür olaylarda hemen askeri birlikleri devreye sokuyor. Uygur Türklerini ateş altına alıyor. Bu bölgede geçmişte büyük katliamlar gerçekleştirildi. 1990'da, Kaşgar'ın Barın bölgesinde Uygurlar tarafından tarihi bir caminin yıkılması protesto edildi. Barın'a öylesine sert bir müdahale oldu ki, askeri uçaklar devreye sokuldu. Şehrin üzerine havadan bombalar yağdırıldı. Neredeyse bütün kasaba halkı yok edildi. 5 Şubat 1997'de, Juvca'da kadir gecesi ibadet edenlere müdahale edildi. Bunun üzerine şehir halkı ayaklandı. Çin yönetimi, hemen askeri birlikleri devreye soktu. Çatışmalar bir hafta devam etti. Kesin sayı belli değil, ancak askeri birlikler tarafından yüzlerce Uygur katledildi. Tutuklanarak götürülen yüzlerce insanın akıbetleri de bilinmiyor.
***Doğu Türkistan, komünist asimilasyon altında inliyor... 1949'dan bu yana bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi için yapılmayan kalmadı. Sincan, sözde özerk bir bölge. Ancak, bu özerkliğin sadece adı var. Çinliler, özellikle geri bıraktıkları bu bölgede, her türlü sindirme politikasından örnekler sergiliyorlar. Uygurların, Türklükleri de dinleri de büyük baskı altında. Kısacası, hür dünyanın gözleri önünde Sincan Özerk Bölgesi'nde büyük bir katliam yaşanıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder